Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliği
http://turkeydeiskence.weebly.com/ İnternet Sitemizi Türkiye'ye Erişimi Engelledi. Yeni İnternet Sitemiz http://trdeiskence.weebly.com/ Yayına Girmiştir. Ziyaretinizi Bekleriz...
0 Yorumlar
Gene yeni doğum yapmış bir anneyi gözaltına almak istiyorlar.
Denizli Özel Erpa Hastanesinde dün (7 Şubat 2017) doğum yapmış annen Gül TE..'in kapısında polisler bekliyorlar gözaltına almak için Bu zulmü Suriye’de Esad veya Filistin’de İsrail yapmıyor bu zulmü Türkiye'de kendine müslüman diyen AKP hükümeti yapıyor Dün (06.02.2017) akşam saatlerinde yeni doğum yapan Filiz YA…'u sabah Saat: 04.30’da polis gözaltına almaya geldi.
Mersin City Hospital hastanesinde yeni doğum yapan anneyi gözaltına almaya gelen polislere doktorların izin vermemesi üzerine zalimlikte sınır tanımayan savcı kapıya iki polis dikti ve annenin kendine gelir gelmez getirilmesini istedi. Diyanette Kur'an Öğreticisi olan Filiz YA… önce ihraç edilmişti şimdi de doğum yapalı 24 saat olmamasına rağmen zalim savcının talimatı ile gözaltına alındı. Van T Tipi Kapalı Cezaevi’nde 20 kişilik gardiyan grubuyla koğuş basan cezaevi ikinci müdürü, “Ben sizin Esat Oktay’ınız olacağım, Buranın Allah’ı benim” diye tehditler savurarak, tutukluları darp ettiği belirtildi. Yeni faaliyete geçmesine rağmen adını kısa sürede hak ihlalleriyle duyuran Van T Tipi Kapalı Cezaevi’nde işkence rutinleşti. Van T Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edilen mahpuslara, cezaevi girişindeki mahpus kabul odalarında (hücre) çıplak arama dayatılması yapıldığı; bunu kabul etmeyen mahpusları, önce el ve ayaklarını mahpusların beyanlarına göre domuz bağına benzer bir şeklinde kelepçeleyip işkence ve kötü muamele yapmak suretiyle çıplak aramaya maruz kaldıkları, olayın ardından cezaevinden hiçbir haber alınmadığı ve kaygılı olan ailelerin ise yardım talep ettiler. Cezaevinde bulunan müvekkilleriyle görüşmeye giden avukat Barış Oflas, 23 Ocak’ta 5 kişilik bir koğuşa baskın yapan cezaevinin ismi öğrenilemeyen 2’nci müdürü ve beraberindeki 20 kişilik gardiyan grubunun, Şahin Encu, Kemal Kahraman, Hakan Bilekçi, Ahmet Çelik ve Özhan Ceyhun’a önce kameralar önünde ardından da kameraların olmadığı odalarda işkence yaptırdığını söyledi. Saldırıya uğrayan tutuklulara darp raporunun verilmediğini kaydeden Oflas, saldırı sonrası tutukluların alelacele başka cezaevlerine sevk edildiğini belirtti. CEZAEVİ 2’NCİ MÜDÜRÜ: BURANIN ALLAHI BENİM Saldırının detaylarına ilişkin bilgi veren avukat Oflas, cezaevi 2’nci müdürü ve beraberindeki 20 kişilik gardiyan grubunun saldırısını şöyle aktardı: “Ayın 23’ünde anons yapılarak akşamüstü gardiyanların çıkış yapmaması ve yerlerinde durması isteniyor. Bunun devamında söz konusu koğuşa 2’nci müdür ve yaklaşık 20 gardiyan baskın düzenliyor. Müdür koğuşa girer girmez hakaretler eşliğinde ‘Ben sizin Esat Oktay’ınız olacağım, Bana hürmet etmek zorundasınız. Buranın Allah’ı benim. Buranın karlı benim, ben geldiğimde herkes saygı duruşuna geçmek zorunda’ şeklinde hakaretlerde bulunuyor.” ‘KAMERALAR ÖNÜNDE DÖVMEYİN’ TALİMATI Tutukluların önce kameraların önünde darp edildiğini vurgulayan Oflas, 2’nci müdürün “Kameralar önünde dövmeyin” talimatı ardından, tutukluların kamerasız ortamda darp edildiğini ifade etti. Oflas, “Yapılan hakaretler karşısında koğuş sözcüsü Şahin Encu bu hakaretleri kabul etmeyeceklerini belirtiyor. Kendilerinin disiplin suçu içeren herhangi bir şey yapmadığını dile getiriyor. Ardından müdürün sağ kolu niteliğinde olan birkaç gardiyan ile tutsaklar arsında sözlü tartışma çıkıyor. Bunun üzerine tutsaklar darp ediliyor. Darp sonrası 5 tutsak yaka paça koğuştan çıkarılıyor ve bu tutsaklar kameralar önünde darp ediliyor. Sonrasında 2’nci müdür ‘Bunları burada dövmeyin kamerasız ortamlarda dövün’ talimatını veriyor. Bu durum kameralardan da bakılarak dudak okuma yöntemiyle de çok net tespit edilebilir. 5 tutsak kamerasız ortam olan merdiven boşluklarında hücrelere götürülene kadar ciddi bir şekilde darp ediliyorlar” diye anlattı. DOKTOR DARP RAPORU VERMEDİ Tutukluların ters kelepçelenerek hücrelere atıldığını sözlerine ekleyen Oflas, hücrelerde kimi tutuklunun darp sonucu baygınlık geçirdiği söyledi. Oflas, aynı gece Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaşı Tıp Merkezi’ne götürülen 5 tutukluya darp raporu vermediği bilgisini paylaştı. “Hücreye attıktan belli bir süre sonra bunlar müşahede odasına alıp elbiseleri zorla çıkarılıyor. Hepsi saatlerce böyle bekletiliyor. Saatler sonra sadece pantolon ve üstleri verilerek tutsaklar doktora götürülüyor. Burada ise tutsaklar çift kelepçeyle doktor karşısına çıkartılıyor. Bir kelepçe tutsakların kollarına diğer kelepçe ise tutsağın bir kolu ile görevli askerlerin koluna takılmış durumda. Doktor kelepçeli tutsakları muayene bile etmeden ciddi bir ihmalkârlıkla, vücutlarında darp izleri olmasına rağmen ‘sizin hiçbir şeyiniz yok darp raporu vermeyeceğim’ diyerek geri göndermiş” ifadesinde bulundu. DARP SONRASI SEVK Hastane sonrası tutukluların yeninden hücreye atıldığını vurgulayan Oflas, olayın örtbas edilmesi için 5 tutuklunun önceki gün başka cezaevlerine gönderildiğini söyledi. Oflas, şöyle devam etti: “Tecrit altında tutulan tutsaklara elbiseler verilmemiş ve herhangi bir temizlik malzemesi verilmemiş. Yemekler de dahi kaşık ve çatal gönderilmemiş. Tutsaklar gelen yemekleri dahi elleriyle yemek zorunda kalmış. Cezaevinde diğer tutsakların ortak tepki göstermesi üzerine tutsaklar tecrit altında çıkarılıyor. Şuanda bugün ise gittiğimiz görüşmede tutsaklar sürgün edildiler ve nereye sürgün edildiklerini de bilmiyoruz.” ‘TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ’ Tutukluların maruz kaldıkları işkenceye dair cezaevi savcısına yazdıkları şikâyet dilekçesinin cezaevi yönetimi tarafından halen savcıya verilmediğini dile getiren Oflas, başta cezaevi yönetimi ve darp raporu vermeyen doktor olmak üzere sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını kaydetti. Cezaevinde keyfi uygulamaların rutin hale getirilmeye çalışıldığını sözlerine ekleyen Oflas, şunları söyledi: “2’nci müdürün öncülüğünde işkenceler aratarak devam ediyor. Kendisinin de deyişiyle günümüzün Esat Oktay’ı olmuş durumda. Müdür tutsaklara ‘Milletvekili değil kim olursa olsun aynı uygulamayla karşılaşacak’ demiş. Yapılan tüm bu uygulamalar insan onurunu ayaklar altına almak demektir. Bu hak ihlalleri karşısında bizler hem mesleki anlamda görevimizi hem de insani olarak buna karşın mücadele edeceğiz. Suç duyurusunda bulunacağız, bu işkencenin sonuna kadar takipçisi olacağız.” Esat Oktay YILDIRAN kimdir?
Diyarbakır Cezaevi’ne doğrudan Kenan Evren tarafından gönderilen Esat Oktay, birçok tutuklunun işkencecisi olarak bilinir. ESAT OKTAY YILDIRAN'IN YAPTIĞI BAZI İŞKENCELER
İnanması zor bu zulüm romanlarda değil, Türkiye'de yaşanıyor... Üç küçük çocuğa; 86 yaşında yatalak felçli, ağır kalp hastası annesine; kalp hastalığıyla boğuşan 83 yaşındaki babasına tek başına bakan bir anneyi daha tutukladılar. Milli Eğitim’de öğretmen olan Necla Akdağ ve kocası görevlerinden ihraç edilenler arasında. Necla Akdağ, ağır ekonomik problemlerle boğuşurken, bir taraftan da üç çocuklarına ve bakıma muhtaç anne babasına destek oluyordu. 86 yaşındaki annesi Fahriye Asrak felç nedeniyle yatalak ve ağır kalp hastası. 83 yaşındaki baba Talat Asrak ise ağır tansiyon ve kalp hastası. Yatalak anneye, zor yürüyen babaya ve üç çocuğa bakan Necla Akdağ, açığa alındıktan sonra 30 Ağustos 2015’te evi basılmış ve gözaltına alınmıştı. Kamudan ihraç edilmesinin ardından serbest bırakıldı. KELEPÇELEYİP GÖTÜRDÜLER Aradan 5 ay geçtikten sonra 27 Ocak cuma akşam saat 17.00’de polisler tekrar Edirne'deki evlerine geldiler. Arama ve gözaltı kararı olduğunu söyleyerek, daha önce aranmış evi baştan sona tekrar aradılar. Ardından, 90’a merdiven dayamış yaşlı yatalak annesi babası ve 3 çocuğunun gözü önünde kelepçeleyip götürdüler. Yemek ocakta kaldı, yaşlı hasta anne baba ve çocuklar gözyaşlarına boğuldular... 3 gün nezarethanede kaldıktan sonra Sulh Ceza Hâkimi, doktorların verdiği “yatalak felçli evde bakım yapılan hastaya bakıyor raporuna” rağmen 3 çocuklu Necla Akdağ’ı tutuklayıp cezaevine gönderdi... DEVLET VATANDAŞINI REHİN ALDIĞINI İTİRAF ETTİ
Necla Akdağ, kocasıyla birlikte kamudan ihraç edildiklerini, kocasının iş bulabilmek için başka şehre gittiğini anlatsa da polis, aslında Necla Akdağ’ın rehin alındığını itiraf eden o cümleyi kurdu: “Kocan gelirse seni bırakırız” 29 haftalık gebe Gülbahar Koçak, 10 erkeğin arasında kazağı kaldırılarak arandı.
Sivas Barosu avukatlarından Gülbahar Koçak ve Eda Moroğlu, cezaevinde müvekkilleriyle görüşme yaptıkları sırada, müvekkillerine ajandalarından not gösterdikleri iddiasıyla önce ajandalarına el konuldu ardından araçları, evleri ve işyerleri arandı. Gülbahar Koçak, 29 haftalık hamile olmasına karşın üzerindeki kazağın kaldırılarak kaba üst aramasından geçirildiğini ve bunun onurunu rencide ettiğini belirtti. KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği’nden avukat Aytaç Ünsal, 2 kadın avukatın 3 gün gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakıldığını belirtti. Sivas Barosu avukatlarından Gülbahar Koçak ve Eda Moroğlu, Türkiye Barolar Birliği’ne yazdıkları dilekçede, 6 Ocak günü Sivas E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda müvekkilleriyle görüşme yaptıkları sırada 2 cezaevi müdürü ve yaklaşık, 10 infaz koruma memurunun görüşme odasına girerek görüşmeyi sona erdirdiğini ve ajandalarına el koymak istediğini belirtti. Kendilerini tutuklatmasınlar Müdüre yasal mevzuatı ve OHAL’de çıkan KHK’yi hatırlatan avukatlar, ajandalarını değil sadece görüşmeye ilişkin notları verebileceklerini ve savcının talimatını görmek istediklerini söyledi. Savcı ile görüşen cezaevi müdürünün, “Savcı bana kendilerini tutuklatmasınlar dedi” diye beyanda bulunduğunu ifade eden avukatlar, ajandalarını tutanak ve mühürlü zarfla teslim ettikleri belirtti. Hamile avukata üst araması Avukat Koçak, hamile olmasına karşın kaba üst aramasından geçirildiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Adli kollukça kapalı olmayan ve yaklaşık 10’a yakın erkeğin bulunduğu bir alanda, kaba üst araması olarak nitelendirilemeyecek şekilde üst aramalarımız yapılmış, bu esnada 29 haftalık gebe olan benim kazağım kaldırılmış şahsımın onuru rencide edilmiştir. Akabinde bizim beyanımız üzerine cezaevi dışındaki otoparkta bulunan aracımız ve araç içindeki kol çantalarımız aranmıştır. Sonrasında işyerimizde yapılan aramada da hukuka aykırı olarak meslek sırrı niteliğindeki belge ve materyallere rızamıza aykırı olarak el konulmuştur. Tamamen kasti olarak eşimin akrabaları olan 3. şahıslara ait evde mesleki itibarım ve onurum rencide edilerek şahsıma karalama adına arama yapılmış tarafıma değil, 3. şahıslara ait olduğu aleni olan birçok materyale faturaları ibraz edildiği halde el konulmuştur. Aynı esnada Avukat Ede Moroğlu’nun evinde yapılan aramada, yine 3. şahıslara ait materyallere el konulmuştur. Tüm bu el koyma işlemleri imaj tespitine dair bir ön inceleme işlemi dahi yapılmadan ve tutanak tanzim edilmeden gerçekleştirilmiştir. ” Avukat Aytaç Ünsal ise 3 gün keyfi olarak gözaltında tutulduklarını ve daha sonra serbest bırakıldıklarını belirtti. Ünsal, son dönemde avukatların gözaltına alınarak, tutuklanarak, darp edilerek susturulmak ve sindirilmek istendiğini söyledi. Ünsal, Türkiye Barolar Birliği’nden avukatların karşılaştıkları hukuksuzluklar konusunda daha etkin mücadele yürütmeye çağırdı. Fadime Günay
Yer: Alanya Başkent Hastanesinde doğum yaptı. Polis, gözaltına almak için kapıda bekliyor. Sabah zorla taburcu ettirilip gözaltına alınmak isteniyor. Bu,bir hukusuksuzluk, ahlaksızlıktır! Suç ve ceza kişiseldir. Doğmamış çocuğa ceza veriliyor. Afyon’da bugüne kadar sayısız işkence yapıldı bunların sorumlularını tek tek deşifre edeceğiz. Bu işkencecilerden birisi de TEM Şubede Komiser Teoman YAMAN Dilek Yaman’la evli olan Komiser Teoman YAMAN’ın yaptıklarını eşi biliyor mu acaba çünkü her yerde gözaltındaki kişilerin belinde çok cop kırdım diyerek övünerek anlatan biri
Afyon’da Teoman YAMAN ve ekibinin yaptığı başlıca işkence metotları… 1. Gözaltındaki kişileri yakınlarıyla Eşi, Kızı ile tehdit (buraya Eşini Kızını getiririz gözünün önünde yapmadığımız bırakmayız.) 2. Copla tacizde bulunma, Tırnak çekme 3. Emniyetin dışında bir yerde dövme 4. Kötü muamele, hakaret, küfür ve Yemeğe tükürüp verme 5. Duvara sırtı dönük saatlerce bekletme, İşkenceyle isim söyletme 6. Döverek gözlük camı kırma ve kırık camla yüze zarar verme 7. Yemek, tuvalet gibi ihtiyaçlarını karşılamama 8. Doktora götürmeme, darp izlerinin geçmesi bekleyip öyle hastaneye götürme 9. Soğuk olan nezaretlerde yatak ve battaniye vermeme 10. Zorla içki içirip bu haldeyken ifade alma 11. Işıkları kapatıp zaman kavramını kaybettirme 12. Vücuda toplu iğne batırma(özellikle bayanlara) Trabzon’da cadı avında tutuklanan bir kişinin, gözaltındayken darp edildiği, kötü muamele ve tehdide maruz kaldığı iddiasıyla Trabzon Başsavcılığı’na yaptığı şikâyet, savcı tarafından 667 sayılı KHK gerekçe gösterilerek reddedildi.
Karara, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer, tepki gösterdi. Sözüer, Twitter hesabında, ”Şayet varsa; böyle bir karar, yanlış ötesi! 667 Sayılı Kararname, Kamu görevlileri, cebir, tehdit yöntemiyle suç işlerse, sorumlu değildir demiyor.” uyarısında bulundu. Sözüer, ”Karar itirazen mutlaka kaldırılmalı fail bulunup yargılanmalı.” dedi. Skandal karar Abdullah B., 2 aylık hamile eşi ile birlikte gözaltına alınmasından sonra darp edildiği, kötü muamele ve tehdide maruz kaldığını belirterek, Trabzon Başsavcılığı’na şikâyette bulundu. Cumhuriyet Savcısı E. A. 23 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı kanun hükmünde kararnamenin 9. maddesine dayanarak “kovuşturmaya yer olmadığı”na karar verdi. Savcılık kararında, “bu kanun hükmünde kararname kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğunun bulunmadığının belirtildiği, bu nedenle iddia konusu eylem nedeniyle şikâyetçi olunanlar hakkında kovuşturma yasağı bulunduğu anlaşılmakla, kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.” denildi. Avukattan tepki Trabzon Barosu tarafından görevlendirilen avukat A.K.Ş., savcılığın kötü muamele ya da işkence iddiasına karşı verdiği kararın kabul edilemez olduğunu söyledi. A.K.Ş. şunları söyledi: “3 açıdan itirazımız olacak. Birincisi, KHK’de ‘polislerin görevlerinden dolayı’ diyor. İşkence ya da kötü muamele görev değildir. İkincisi, gözaltı süresi 3 günden 30’a çıkarıldı. Üçüncüsü ve en önemlisi ise Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi işkence ve kötü muameleyi kesinkes yasaklamaktadır. Diyelim ki bir kişi gözaltında öldürüldü. Bu kovuşturulamayacak mı? Karar Anayasa ve AİHS’ye aykırı. Karara itiraz edeceğiz.” Diyarbakır’ın Bismil ilçesi’nde, 2013 yılında gözaltına aldıkları Meshut ve Mervan Eşen kardeşleri, alında bot izi çıkacak şekilde dövdükleri iddiasıyla haklarında dava açılan 3 polisin yargılaması uyuşmazlığına, Yargıtay son noktayı koydu. Yargıtay’ın polislerin ’işkence’ suçuyla Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanması gerektiğine karar vermesi üzerine 3 polis, olaydan 3 yıl sonra Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuksuz yargılanmaya başlandı. Bismil Anadolu Teknik Lisesi’nde 3 Nisan 2013 günü 2 öğrenci arasında kavga çıkınca, bölgeye polis ekipleri sevk edildi. İddiaya göre müdahaleye giden polisler öğrencilere kelepçe takarken, veli toplantısı için okulda bulunan 31 yaşındaki Meshut Eşen olayı cep telefonu ile kaydetmeye başladı. İddiaya göre çekimi fark eden polisler öğrencileri bırakıp, yanına geldikleri Meshut Eşen’i tartaklayarak gözaltına aldı. Polis merkezine götürülen Eşen, iddiaya göre bir odaya kapatılıp 3 polis tarafından beyzbol sopası ve copla dövüldü.
SORMAYA GİDEN KARDEŞİNE DE DAYAK Ağabeyinin gözaltına alındığını duyarak, polis kuzeni ile birlikte Emniyete gelen kardeşi Mervan Eşen de iddiaya göre başka bir odaya alınarak dövüldü. Polis şiddeti nedeniyle alnında bot izi çıkacak şekilde yaralanan Meshut Eşen ve dövülen Mervan Eşen serbest bırakıldıktan sonra Bismil Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Burada ilk müdahale yapılan Meshut Eşen, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne sevk edildi. 2 gün tedavi altında kalan kaldıktan sonra taburcu edilen Eşen, eve getirildikten iki saat sonra fenalaşarak, bu kez Batman’daki özel hastaneye kaldırıldı. Yeniden tedavi altına alınan Eşen’in başında travmaya bağlı doku kalınlaşması tespit edildi. Uzun süre tedavi edilen Meshut Eşen, olayın şokunu atlatamadığı için daha sonra psikiyatri tedavisi de gördü. 3 POLİSE 15’ER YIL HAPİS İSTEMİ Olaydan sonra Eşen ailesi polisler hakkında suç duyurusunda bulunurken, 2013 yılında başlatılan soruşturma, 2015 yılı Ekim ayında tamamlandı. İddianamede şüpheli polisler M.E.K. (34), H.A. (25) ve A.T. (34) hakkında, mağdurlar Mervan Eşen ve Meshut Eşen’e karşı ’Kamu görevi nüfuzunu kötüye kullanmak suretiyle yaralama’ ve ’Kemiklerin kırılmasına sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama’ suçlarından 15’er yıla kadar hapis cezası istendi. Mağdurların Bismil Emniyet Müdürlüğü kamera kayıtlarından teşhis ettiği şüphelilerin suçlamaları kabul etmediğini belirten savcı, mağdur Mervan’ın göğüs ve her iki bacaktan basit tıbbi müdahale ile göderilebilir şekilde, Meshut’un ise basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve kemik kırığına neden olacak şekilde yaralandığının Adli Tıp Kurumu raporu ile saptandığını kaydetti. Olay anında Emniyet Müdürlüğü binasında bulunan 5 polisin bilgi sahibi olarak ifadesinin alındığını kaydeden savcı, bu polislerin de bağrışma sesi gelen odaya gittiklerini, kapıyı açmaya çalıştıklarını, ancak açamadıklarını belirtti. POLİS KUZEN: AĞZI BURNU KAN İÇİNDE, ALNINDA BOT İZİ Mağdurların kuzeni olan ve aynı birimde polis memuru olarak görev yapan S.K. iddianameye yansıyan ifadesinde şöyle dedi: "Meshut’un gözaltına alındığını duyunca emniyete gittim. Meshut’u gördüğümde alnında bot izi net şekilde görünüyordu. Ağız ve burnu kanıyordu. Tişörtü kanlıydı ve yarı baygın yatıyordu. Komiser, diğer kuzenim Mervan’ı emniyete çağırmamı söyledi. Mervan gelince komiserin yanına gittik. Şüpheli A.T. Mervan’ı alarak odaya götürdü. Ben içeri girmek isteyince A.T. akrabalık nedeniyle içeriye girmemi engelledi. Sonra içeriden sesler duymam üzerine odaya girdim. Mervan’ın ağız ve burnunun kanar vaziyette yerde olduğunu gördüm." SAVCI ’KASTEN YARALAMA’DAN DAVA AÇTI Emniyet binasındaki kamera kayıtlarının sadece koridora giriş ve çıkışları gösterdiği belirtilen iddianamede, olayın geçtiği iddia edilen odanın görüntülerinin bulunmadığı ifade edildi. İddianamede, işkencenin Türk Ceza Kanunu’nda tanımlandığını belirten savcı, işkence teşkil eden fiillerin ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmesi halinde işkence suçu oluşturacağını ifade etti. Savcı, bu nedenle eylemin ’Kasten yaralama’ suçunu oluşturduğunu kaydetti. ’DAHA SERT ZIPLA AYAKKABI NUMARAN ÇIKACAK MI?’ İddianamenin kabul edilmesi üzerine sanık polisler M.E.K., H.A. ve A.T.’nin tutuksuz yargılanmasına 22 Ekim 2015 günü Bismil Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlandı. İfadesi alınan Meshut Eşen, okuldaki olayda polislerin copla öğrencileri dövdüğünü belirterek şunları anlattı: "Cep telefonu ile görüntülemeye başladım. Polis öğrencileri bırakıp bana yöneldi ve copla dövmeye başladı. Polis aracı ile beni götürdüler ve halsiz düşmeme rağmen araçta da vurdular. Bir polis, ’Kameranın olmadığı yere götürün’ dedi. Sonra beş polis bana vurdu. İkisinin elinde beyzbol sopası vardı, diğerleri coplarla vuruyordu. Kafama, bacaklarıma ve kaval kemiklerime vuruyorlardı. Biri duvardan destek alıp alnımın üzerinde zıplıyordu. Arkadaşlarına ’Alnında ayakkabı numaram çıkacak, bakın ayakkabı numaram çıkmış mı? Çıkmamışsa devam edeceğim’ diyordu. Polislerden biri diğerine ’Daha sert zıpla bakalım ayak numaran çıkacak mı’ diyordu. Ayakkabımı çıkarmışlardı. Bir süre tekmeledikten sonra ikisi birden ayağıma copla vurmaya başladı. Diğer polisler kapı kilitli olduğu için giremediler. En son göğsüme 3- 4 tekme vurunca kendimden geçmişim." Mervan Eşen de, polislerin aracın içinde ağabeyini dövdüğünü gördüğünü öne sürerek şunları kaydetti: "Emniyete gittiğimde polis olan teyzemin oğlu ile beraber içeri girdik. İçeri girer girmez polisler beni alarak bir odaya götürdü. Odada 8 kişi vardı. 2’si yanıma geldi ve hiçbir şey söylemeden vurma başladılar. Biri tekme atıyor, diğeri copla vuruyordu. Ayakkabımı çıkarıp ayağıma jopla vurdular. Bunlar döverken diğer polisler müdahale etmedi. Kendimden geçene kadar beni dövdüler. Kendime geldiğimde yerde, ağzım ve yüzüm kanlar içindeydi." Duruşmada bilgi sahibi olarak ifadesi alınan Psikolog İlham Yılmaz da, mağdurların üzerindeki travmanın halen devam ettiğini ve mağdurların hayatında ciddi sıktıntı yaşadığını ifade etti. Mağdur avukatları ise olayın ’Kasten yaralama’ değil ’işkence’ suçu olduğu için dosyanın görevsizlik kararı ile Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesini istedi. ’İŞKENCE’ Mİ, ’YARALAMA MI?’ ANLAŞMAZLIĞI Kararını 10 Şubat 2016 günü açıklayan Bismil Asliye Ceza Mahkemesi, sanıkların eylemlerinin kasten yaralama fiilini aşacak ve insan ahlak ve onuru ile bağdaşmayacak düzeyde olduğunu belirtti. Eylemin işkence olup olmadığının takdir yetkisinin Ağır Ceza Mahkemesi görev alanına girdiğini belirten Asliye Ceza Mahkemesi, görevsizlik kararı vererek dosyayı Diyarbakır Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Görevsizlik kararı üzerine yargılamaya 8 Nisan 2016 günü Diyarbakır 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. İlk duruşmada karar veren mahkeme, iddianamede işkence suçuna vücut verecek herhangi bir fiilden bahsedilmediğini ve yaralama eyleminden dolayı yargılama yetkisinin Asliye Ceza Mahkemesi’ne ait olduğunu belirtti. Bu mahkemede açılan davanın sonucunda, eylemin işkence suçuna uyacağı bahsiyle görevsizlik kararı verildiğini belirten Ağır Ceza Mahkemesi, karşı görevsizlik kararı verip, uyuşmazlığın giderilmesi için dosyayı Yargıtay’a gönderdi. YARGITAY: AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NDE YARGILANSINLAR Uyuşmazlık nedeniyle dosyanın gönderildiği Yargıtay 5’inci Ceza Dairesi 28 Haziran 2016 günü verdiği kararda, sanıkların üzerine atılan suçun niteliği, iddianamede olayın anlatılış biçimi ve Bismil Asliye Ceza Mahkemesi kararındaki gerekçeye göre; Ağır Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve sanık polislerin bu mahkemede yargılanmasına oybirliği ile karar verdi. Yargıtay kararının ardından 3 polisin tutuksuz yargılanmasına Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden başlandı. Ankara’dan SEGBİS sistemi ile ifadesi alınan sanık polis H.A. şu savunmayı yaptı: "Olay yerinde 100 kişilik grup kavga ediyordu. Polislerden M.E.K.’nin 3 kişi tarafından sürüklenerek götürüldüğünü ve polis memuru A.T.’nin yerde Meshut Eşen tarafından dövüldüğünü gördüm. Diğer arkadaşı yerden kaldırırken, şahıslar bana yönelmeye başladı. Meshut Eşen’i gözaltına aldım. Ancak bir türlü ekip aracına bindiremedik. Bu sırada polis memuru M.E.K.’ye kafa attı. 3- 4 polis, Meshut Eşen’e özellikle üst bölgesi, sırt ve omuz bölgesine cop ile müdahale etti. Sonra şahsı emniyete götürüp oturttum. 2 saat sonra gittiğimde Meshut Eşen bizden özer diledi ve helallik istedi" dedi. Ara kararlarını açıklayan mahkeme, sanık polisler M.E.K. ve A.T. hakkında zorla getirme kararı çıkarıp, eksiklerin tamamlanması için duruşmayı ertelendi. Bir şahıs işkence gördüm diye savcılığa şikâyette bulunuyor.
Savcı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdi. Gerekçe tam bir skandal ve uluslararası kamuoyunda da Türkiye’yi gülünç duruma düşürecek türden. Savcı gerekçesinde "667 sayılı KHK nin 9. maddesi kapsamında bu kanun hükmünde kararname kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri nedeniyle hukuki idari mali ve cezai sorumluluğunun bulunmadığı belirtildiği, bu nedenle iddia edilen eylem nedeniyle şikâyetçi olunanlar hakkında kovuşturma yasağı bulunduğu anlaşılmakla kovuşturmanın yer olmadığına karar verilmiştir." demiştir. Yani diğer bir ifadeyle işkence onayı var KHK da var demiş. Soruşturma No: 2016/_____ Karar No: 2017/___ Şahsa işkence ve kötü muamele davranışları şunlar olmuştur: Beni 3 defa nezaretten çıkardılar Bylock kullandın dediler. Polis memuru yumruk attı seni si... dedi. Cop sokarım dedi. "Karını da soyarız, piç mi olsun karının karnında, verdiğimiz isimleri ifadede söyleyeceksin" dediler. Kalçama vurdu SAVCILIK KARARI Her ne kadar yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı Müştekinin gözaltına alındığı sırada Emniyet Müdürlüğünde görevli polis memurları tarafından tehdit edilerek darp edildiği iddialarına ilişkin soruşturma işlemlerine başlanmış ise de; 667 sayılı KHK nin 9. maddesi kapsamın da bu kanun hükmünde kararname kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri nedeniyle hukuki idari mali ve cezai sorumluluğunun bulunmadığı belirtildiği, bu nedenle iddia edilen eylem nedeniyle şikâyetçi olun anlar hakkında kovuşturma yasağı bulunduğu anlaşılmak la kovuşturmanın yer olmadığına karar verilmiştir. İŞKENCENİN ZAMAN AŞIMI YOK İşkence suçu uluslararası bir suç ve zaman aşımına tabi değil. Türkiye’nin çeşitli illerinde işkence suçu işleyen kamu görevlileri ne kadar zaman geçerse geçsin bunun hesabını vermek durumunda kalacaklar. Buna bu hukuksuz kararları veren hakim ve savcılarda dahil... Hiç merak etmeyin hepiniz gerçek hukuk önünde hesap vereceksiniz... Kendisi Kuran-ı Kerim Öğretmeni eşi Sosyal Bilgiler Öğretmeni idi.
Darbeden sonra Öğretmen Ablamız çok ciddi mide ve karın ağrısı şikâyeti ile doktora gidiyor. Önce teşhis koyulamıyor. İstanbul’a gidiyorlar ve Sonuç: MİDE KANSERİ... Yaklaşık iki ay kadar tedavi için uğraşıyorlar ama aşırı stres ortamı ve her gün gelecekler, seni ya da beni götürecekler diye çok sıkıntı yapıyorlar. Biri kız, biri erkek 2 çocuklar var, ikiz, 8 yaşında. Öğretmen Annemiz son anlarında vücudu çok çöktüğü ve ilaçların etkisi ile yüzü mosmor ve tanınmayacak hale geliyor. Çocuklarım beni bu şekilde görmesinler diye Anne 2 ay çocukları ile görüşemiyor. Oğlu, geceleri annenin resmine sarılıp uyuyor… Annenin vefatından hemen sonra da çocukların Babaları da tutuklandı ve şimdi Baba da cezaevinde. Çocuklar çok yaşlı babaanne ve dedenin yanında kalıyorlar. O masum yavrular şimdi hem annesiz, hem de babasız kaldılar. Kars'ta yapılan korkunç işkenceler tek tek ortaya çıktı. 15 Temmuz sonrasında hukuktan hızla uzaklaşan Türkiye’de işkence yaygın bir uygulama halini aldı. İşkencenin yoğun biçimde uygulandığı merkezlerden biri de Kars. Kars’ta bugüne kadar onlarca işkence olayı meydana geldi. Mağdurlar, haklarını aramamaları için yoğun biçimde özellikle de aileleriyle tehdit ediliyorlar. Mağdurlar işkenceleri bazen içlerinde tutamayarak bir sır gibi, fısıltı halinde kimi zaman cezaevinde aynı hücrede kaldığı bir arkadaşına, kimi zaman da ziyaretine gelen bir akrabasına anlatıyor. İşkenceleri dinleyen kişilerin bile psikolojik travmaya girdiği görülürken, işkenceyi bizzat yaşayanların durumu ise çok daha vahim. YERDEN KALKAMAZ HALE GELDİ Kars’ta işkence görenlerden birisi Necati U. Geçtiğimiz yıl Ağustos ayında gözaltına alınan Necati U. toplam 30 gün gözaltına tutuldu. Bu süre boyunca her gün işkence gördü. Necati U. ile aynı dönem gözaltına alınıp sonra tahliye edilenlerin anlattıklarına göre, Necati U. kimi zaman uzandığı yerden kalkamayacak kadar işkence görmüş biçimde sürüklenerek hücresine getiriliyordu. Necati U.’yla ilgili “kendisine zarar verdi” şeklinde tutanaklar tutulup, Adli Tıp muayenesi sırasında da doktorların raporlara böyle geçirmesi sağlandı. AKIL SAĞLIĞINI KAYBETTİ Murat K. İse gözaltı süresince şiddet yanında ağır psikolojik işkencelere maruz kaldı. Murat K.’nın gördüğü işkenceler nedeniyle akıl sağlığını kaybettiği öğrenildi. KIRIKLAR NEDENİYLE YÜZÜNÜN ŞEKLİ DEĞİŞTİ Semi C. ise gözaltında yüzüne aldığı darbeler nedeniyle, surat kemiklerinde ciddi kırıklar oluştu. Bu kırıkların tedavi ettirilmemesi nedeniyle Semi C.’nin yüzünün şekli değişti. İşkenceler nedeniyle kulağından sık sık kan gelmesi nedeniyle duymakta da problemler yaşadığı öğrenildi. İşkence kırıkları nedeniyle yüzünün şekli değişen bir başka isim de Abuzer Y. Aynı şekilde Abuzer Y.’nin de kulaklarına çok fazla darbe aldığı ve iki kulak zarının da patladığı belirtiliyor. KALP SPAZMI GEÇİRDİ Uzun süre gözaltında tutulan Ekrem K. kalp hastası olduğunun öğrenilmesinden sonra bir işkence yöntemi olarak ağır fiziksel aktivitelere zorlandı. TEM Müdürü Volkan Özeren tarafından onlarca defa çök kalk yapmaya zorlanan Ekrem K. kalp spazmı geçirdi. Kaldırıldığı hastanede ameliyat edildi. EŞLERİNE TECAVÜZLE TEHDİT EDİLDİLER Kars Emniyet Müdürlüğü’nde uygulanan bir başka işkence yöntemi ise eşlerine tecavüzle tehdit. N. U. gözaltına alındıktan sonra ağır işkenceler gördü ve hazır ifade imzalatılmaya çalışıldı. Buna direnen N.U.’ya sonunda “eşin ile görüşebilirsin” denilerek eşi emniyete çağrıldı. Eşi emniyete, geldiğinde gözaltına alındı. N.U.’ya eşi gösterilerek ahlaksız işkenceler ile tehdit edildi. Mecit A. da aynı şekilde, gözaltında iken eşine yönelik bazı fiiller ile tehdit edildi, psikolojik işkence gördü. S.C. de eşiyle birlikte gözaltına alınarak işkence gördü. Hasan K. , Harun A. ve Yusuf Y.’nin de 30 gün gözaltı süresinin tamamı kullanılarak, tüm bu süre boyunca dayak atılmak suretiyle işkence gördükleri öğrenildi. İŞKENCENİN SORUMLULARI Edinilen bilgilere göre Kars Emniyet Müdürlüğü’ndeki işkenceli sorgu yöntemlerinin talimatı Vali Rahmi Doğan ve Başsavcı Serdar Durmuş’tan geldi. Bu çerçevede Savcı Osman Sağlam, Emniyet Müdürü Faruk Karaduman’ın Kars’ta gözaltına alınanlara yoğun işkence uyguladıkları öğrenildi. Polis memurları; Ercan Erdem, Volkan Özeren, İbrahim Ethem Batı, Yakup Dülger, Hüseyin Azizoğlu ve Cezaevi Müdürü Tacettin Bingöl’ün de işkencenin bizzat uygulayıcısı kişiler olduğu tespit edildi. ZAMAN AŞIMI YOK İşkence suçu uluslararası bir suç ve zaman aşımına tabi değil. Kars’ta ve Türkiye’nin çeşitli illerinde işkence suçu işleyen kamu görevlileri ne kadar zaman geçerse geçsin bunun hesabını vermek durumunda kalacaklar. İŞKENCENİN SORUMLULARI
Edinilen bilgilere göre Kars Emniyet Müdürlüğü’ndeki işkenceli sorgu yöntemlerinin talimatı Vali Rahmi Doğan ve Başsavcı Serdar Durmuş’tan geldi. Bu çerçevede Savcı Osman Sağlam, Emniyet Müdürü Faruk Karaduman’ın Kars’ta gözaltına alınanlara yoğun işkence uyguladıkları öğrenildi. Gazeteci Ahmet Şık tutuklandıktan sonra götürüldüğü Metris Cezaevi’nde üç gün su verilmediği öğrenildi. Şık, Silivri Cezaevi’nde ise tek kişilik koğuşta tutuluyor.
Haberleri ve Twitter paylaşımları nedeniyle bir haftadır tutuklu olan gazeteci Ahmet Şık, 5 yıl sonra sevk edildiği Silivri Cezaevi’nde, tecrit eziyetiyle karşı karşıya. Şık’a, Metris Cezaevi’nde ise üç gün boyunca su verilmediği öğrenildi. Şık’ın tutuklandıktan sonra ilk kez Silivri Cezaevi’nde su içtiği belirtildi. İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği, 30 Aralık 2016’da, Şık hakkında tutuklama kararı verdi. Şık tutuklandıktan sonra Metris Cezaevi’ne götürüldü. Metris’ te, avukatı Can Atalay ile “ses kaydı” yapılamadığı için görüştürülmedi. Şık, 3 Ocak’ta, Oda TV soruşturması kapsamında 375 gün tutulduğu Silivri Cezaevi’ne sevk edildi. Silivri 9 No’lu Cezaevi’nde tutulan Şık, üç avukatıyla görüştü. Avukatları Ahmet Şık’ın cezaevi koşullarını anlattı: “Metris Cezaevi’nde tecritte tutulmuş. Hücrede yalnızca yatak varmış. 3 gün boyunca ‘kantin kapalı’ denilerek su verilmemiş. Tecrit uygulaması Silivri Cezaevi’nde de sürüyor. Gazete ve kitap verilmemiş. Dışarıyı merak ediyor. ‘Neler oluyor dışarıda’ diye soruyor. İlk başta kalem ve kâğıt da verilmemiş. Cumhuriyet tutuklularıyla kalmak için dilekçe yazacağını belirttikten sonra bu ihtiyaçları giderilmiş. Hücresinde bol bol yürüyor. Morali iyi.” AKSARAYA SAVCISI AYHAN DEMİR, İŞLEDİĞİ SUÇLARIN SİLİNMESİ KARŞILIĞINDA YOLSUZLUK ÖRGÜTÜNÜN TETİKÇİLİĞİNİ YAPIYOR 1. Aksaray Emniyetince fişlenen ama ses çıkaramayan Savcısı Ayhan Demir, istenen biatçı savcılardan biri. Yargıyı yürütmenin emrine soktu 2. Demir’in geçmiş dönemden de dosyası kabarık, ahlak dışı ilişkileri ve vatandaşa hakaret nedeniyle birçok disiplin cezası var 3. Yolsuzluk örgütünü korumak ve yargıyı iğdiş etmek için dizayn edilen yeni HSYK, cezaları kaldırınca Ayhan Demir gibilere gün doğdu 4. Disiplin cezası kaldırılması karşılığında diyet borcunu ödeyen Demir, örgüte muhalif kesimlere yönelik soruşturmaları yükleniyor 5. Yolsuzluk örgütünün saraydaki lideri, Ayhan Demir gibi defolu insanları sever, ipleri elinde tutup şantajla istediği gibi kullanıyor 6. Basit hesaplarla yolsuzluk örgütüne uşaklık yapanlar ve ülkedeki hukuk sistemini ortadan kaldıranlar bu ağır suçun hesabını verecek Küvezde bebeği var, kendisi ameliyatlı ve yolculuk yapamaz halde ama gözaltına alınıp şehir şehir dolaştırıldı.
Aksaray Savcısı Ayhan Demir Hayati Tehlikesi Olan Küvezdeki Bebeği Annesinden Ayırdı! Aksaray C. Savcısı Ayhan Demir, hayati tehlikesi olan küvezdeki bebeğin sezeryanla doğum yapmış annesini raporlara rağmen gözaltına aldırıp zorla Urfa’dan Aksaray’a getirtti. Daha önce Aksaray’da bir özel okulda öğretmenlik yapan Ş.A. isimli öğretmen Aksaray savcısı Ayhan Demir’in talimatıyla Urfa’da gözaltına alındı. Ş.A. isimli genç kadın, yüksek tansiyonu nedeniyle acil olarak doğum yapmıştı ve doğum yaptığı 19 Aralık'tan bu yana çocuğu küvezde tutuluyordu. Hayati tehlikesi olan ve küvezde tutulan bebeğini emzirmek için hastaneye gittiği sırada genç anne Ş. A. polis tarafından alıkonuldu. YOLCULUK YAPAMAZ RAPORUNA RAĞMEN Yetkililere ameliyatlı olduğunu, erken doğum yaptığı için bebeğinin 1.8 kg ağırlığında olduğunu ve mutlak surette beslenmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca Ş.A.’nın yolculuk yapamayacağına dair sağlık raporu da bulunuyordu Ş.A.'nın hem küvezdeki bebeğine ilişkin bilgileri hem de kendi sağlık durumuna ilişkin raporları Urfa terör polislerine verdiği öğrenildi. Urfa'daki polisler, Aksaray Savcısı Ayhan Demir’le irtibata geçerek gözaltına alınan Ş.A.'nın raporları olduğunu ve yolculuk yapamayacağını iletti. SAVCI GÖRMEZDEN GELDİ Ancak Savcı Ayhan Demir, öğretmen Ş.A.’yı 10 saat süreyle nezarette alıkoyduktan sonra, hayati tehlikesi olan bebeği durumunu ve hakkındaki raporları hiçe sayarak zorla Aksaray’a getirtti. Ameliyatı nedeniyle düzenli olarak pansuman olması gereken ancak nezarethane koşullarında pansuman olamayan, bebeğini de emziremeyen Ş.A. nın ailesi durumu AİHM ve yetkili UA kurumlara iletecek. SAVCIDAN DÜŞMANCA HAKARETLER Öte yandan Ş.A.'nın yakınlarının bizzat savcının yanına giderek sağlık raporları, bebeğin durumuna ilişkin belgeleri sundukları öğrenildi. Ancak savcının Ş.A.'ya "o..." diye çok ağır küfürler ederek ve Ş.A.'nın kocasını kastederek "Nerede o... çocuğu" diye bağırdığı "onu yakalarsam çok kötü yapacağım" diye tehdit ettiği öğrenildi. İnsanlık dışı muamele de sınır tanımayanlar, bu zulmü yeni doğum yapmış bir kadına reva görebiliyor.
Eyyy diye bağıran muktedirler bu zulüm sizi boğacak... Şuan Şanlıurfa'da yeni doğum yapmış çocuğu kuvözde olan bir anne gözaltına alındı. Aksaray'a göndermek istiyorlar. Ama yola gidemez raporu var. Buna rağmen Aksaray'daki savcı ısrarla getirin diyor. Polisler de kadın hasta biz sorumluluğu alamayız deyince yarına kalmış. 3 Yaşındaki çocuk 40 derece ateşle doktora gidiyor. Senin baban Fetö’den tutuklu SGK güvencen kalmadı diye muayene edilmiyor.
Diyanet işleri hocalar çıkıp bir şey söyledi mi? Duyan Var mı? Biz ne ara bu kadar gaddar ve zalim olduk. ELAZIĞ CEZAEVİ SIKINTILARI;
Bugüne kadar sıkıntı olmayan fakat AİHM başvuruları yapılmaya başlanınca cezaevine dosya almaz oldular. İmzalatılacak belgeleri almıyorlar, cezaevindeki belgeleri de tutsaklara ulaştırmıyorlar. Posta yolu ile gönderin diyorlar, o da en az 15 güne gidiyor 15 güne de geliyor. Toplamda 1 ay sürüyor ve bu da zaman kaybı ve müracaatları geciktiriyor. Cezaevinde hala kaloriferler yanmıyor. Bütün cezaevi bu durumda, çalışanların odalarına elektrikli ısıtıcılar kurulmuş ama koğuşlara onu da vermemişler, Sizin oraya verirsek trafo kaldırmaz vermeyiz, tadilat var 1 Ocaktan itibaren yakacağız diyorlar. Normal tutuklu ve hükümlülere her hafta kapalı görüş varken sözde fetö kapsamında tutuklu olanlara 2 haftada 1 kapalı görüş var.
Herkese spor salonu hizmeti verilirken sözde fetö kapsamında tutuklu olanlara yok. Ziyaret için normal mahkûmlar 1.derece yakınları dışında 3 kişi yazdırabilirken sözde fetö kapsamında tutuklu olanlara bu hak verilmiyor. Koğuşlar kalabalık ve ek ranzalar olması cezaevi şartlarını zorlaştırıyor. Şunu da belirtmek gerekir ki bu tür sıkıntılar hemen hemen her cezaevinde olan sıkıntılar her yerde bu tarz baskılar var malesef... |
Yazar
Her Türlü İşkence Bilgileri İŞKENCECİLER bu adresten deşifre edilecektir...! Kategoriler
Tümü
|